İnsan Kaynakları
21 Mart 2022

İnsan kaynakları nedir?

Bir kurumun ürün ya da hizmet üretebilmesi için ihtiyaç duyduğu kaynaklardan biri de insan kaynağıdır. Basitçe böyle tanımlayabileceğimiz "insan kaynakları" aynı zamanda o kurum içerisinde insana dair yapılan çalışmaları ve bu çalışmaları yapan insanları da ifade eder.

İnsan kaynakları tarihi

Topluma dair her kavram gibi "insan kaynakları" kavramı da Sanayi Devriminin ortaya çıkması ve hatta olgunlaşmasından sonra ortaya çıkmıştır. İlk kez 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkan personel ofisleri insan kaynakları faaliyetlerinin öncülleri kabul edilir. Örneğin; 1890'larda NCR Corparation'ın kurduğu personel ofisleri şirketin büyümesi sonucu personelin takibinin ve personel ilişkilerinin sorumlusu olarak ortaya çıkmıştır. Zamanla personel yönetimine evrilen bu çabaların amacı bir işi en az maliyetle yapabilecek personeli bulmak ve o personelin işi tamamlamasını sağlamaktır.

Tabii ki sanayi devriminin acımasız çalışma ortamında henüz bugünkü anlamı ile insan kaynaklarında eser yoktu. Ta ki 1912'de Taylar'un ortaya attığı "bilimsel yönteme" kadar. Taylorizm olarak da anılan bu yöntem Amerika'daki sermaye sahiplerinin iş gücünden (insan kaynağından) en verimli şekilde yararlanmasını amaçlıyordu. Veri toplama ve analizi gibi bugün hala geçerliliğini koruyan yöntemlerin temelini atan Taylor'un görüşleri her ne kadar verimlilik konusunda başarılı olsa da iş tatmini ve insani ihtiyaçları göz ardı etmesi sebebi ile geçerliliğini yitirmiştir.

Verimlilik gibi sanayi devriminin önemli kavramlarından birinin yanına psikolojinin de katılmasıyla beraber personel yönetiminin yanında "insan ilişkileri" yaklaşımı geldi. John B. Watson'ın öne çıktığı bu dönemde testler, değerlendirmeler önem kazanmış, Maslow'un insan ihtiyaçları hiyerarşisi ile ilgili teorisi bir çığır açarak bu yaklaşımın yanında yer almıştır. Çalışanların üretim zincirinin önemli bir parçası olmanın yanında aynı zamanda değer olarak görülmesinin verimliliği arttırmanın yanında onları mutlu da edeceği düşünülmüştür. İnsan ilişkileri yaklaşımı iş ortamlarının iyileştirilmesinde ve biraz daha abartılı bir ifade ile insanileşmesinde çok önemli rol oynasa da bu verimlilik üzerinde olumlu etkisi saptanamamıştır. Özellikle Frederick Herberg'in 1966'da yayınladığı "Work and the Nature of Man" isimli kitabında yöneticiler ve çalışanlar arasındaki bu iyi ilişkilerin çalışanların mutluluğunu arttırdığını fakat onları daha üretken etmediğini göstermiştir.

Maalesef "mutlu çalışan verimli çalışan"dır anlayışının bilimsel olarak altı boştur. Bir çalışanın ve çalışan topluluğunun bir kurumda başarılı olabilmesi için aynı zamanda şirket hedeflerinden haberdar olmayı, esnek çalışma ortamları, takım uyumu vb. gibi kavramların uygulanmasını gerektirmektedir. Bu da bizi 1970'lerden sonra ortaya çıkan insan kaynakları kavramına getirmektedir.

İnsan kaynakları yaklaşımı

İnsan kaynakları yaklaşımı yukarıda sıralananların aksine insanı üretim zincirinin bir parçası değil sahibi olarak görür. Böylece insan merkezli olarak bir kurumda çalışanların, şirket hedefleri, örgütsel gereklilikler ve bireysel hedefleri arasında dengeli bir şekilde kendilerini geliştirmelerini ve kuruma katkı sağlamalarını amaçlar.

Bu anlayışa göre insan kaynaklarının temelindeki ilkeler şu şekilde sıralabilir:

  • Çalışanlar eğer doğru bir şekilde yönetili ve geliştirilirlerse verimlilikleri artacak ve şirkete uzun vadeli kazanımlar sağlayacaklardır.
  • Çalışanların hem ekonomik hem sosyal hem de psikolojik ihtiyaçlarını karşılayabilecek kurallar, programlar ve uygulamalar geliştirilmelidir.
  • Çalışanların mevcut becerilerini maksimum seviyede kullanabilecekleri ve kendilerini eğitebilecekleri bir çalışma ortamı oluşturulması gereklidir.
  • İnsan kaynakları programları uygulanırken hem örgütün hem de çalışanların hedefleri göz önünde bulundurulmalıdır.